16/12/2022
by Selahattin Esim
0 comments
Son Hollanda maçından sonra Messi kendisine yaklaşıp el uzatan Hollandalı futbolcu Weghorst’a saygısızlık yaparak el uzatmadı. Bu belki birçok izleyicinin gözünden kaçmıştır. Weghorst Hollanda futbol ekolünde aldığı terbiye ile 5-6 yaşından beri maçlardan sonra rakiple el sıkışmayı ve maçta yaşananları geride bırakmayı öğrenmiş olduğu için Arjantin’in sokak futbolundan yetişmiş Messi’nin böyle bir saygısızlık yapacağını herhalde tahmin edememişti. Messi Arjantin’e 2 gol atıp neredeyse finale giden yolu kapatacak olan Weghorst’a hem rakip ve hemde meslektaşı olarak büyük saygısızlık etmişti.
Stadın soyunma odalarına giriş tarafında röportaj veren Messi’ye doğru tekrar yaklaşıp belki de biraz önce sadece elini sıkmak istediğini ve yaptığı saygısızlığı ifade edecek olduğunu söylerken Messi onun yaklaştığını görünce milyonların gözü önünde canlı röportaj yaparken ona doğru dönüp ” Salak ne bakıyorsun orada defol git!!” diyerek bağırınca araya diğer futbolcular girip orada bir kavga çıkmasını önlediler. Bu ikinci saygısızlığı ise birincisinden daha büyük hakaret içeren bir anlama da sahipti. Dünya yıldızı olmasına rağmen halen İngilizce bilmediği için kişiliği hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz çok fazla röportajını izlemediğimiz dünya yıldızı Messi’nin gizli kalmış bir yönü ve gerçek kişiliği milyarlarca izleyici karşısında gözler önüne serilmişti.
Güney Amerika’lı futbolcuların ne kadar ünlü olurlarsa olsunlar unutamadıkları bir sokak kültürü travmaları var. 2002 Dünya Kupası Brezilya maçında Hakan Ünsal’ın korner atması için Rivaldo’ya biraz hızlı gönderdiği top Brezilyalı Rivaldo’nun ayaklarına çarpınca Rivaldo’nun yüzünü tutup 1 metre havaya zıplayıp sanki mermi yemiş gibi yere düşünce kıvranıp tiyatro yapması sonucu kırmızı kart yemesini hiç unutamam. Bu kültüre göre rakibi tuzağa düşürmek veya onu tahrik etmek oyunun bir parçasıydı. Rivaldo gibi ünlü bir futbolcu Hakan Ünsal’ın kırmızı kart görmesi için çok güzel numara yaparak Türk Milli takımının önemli bir oyuncusunun oyundan atılmasını sağlayarak bundan kendi takımı lehinde menfaat sağlamıştı. Aynı şey Beckham’ın başına 1998 yılı Dünya Kupasında Arjantin Milli maçında geldi ve şimdi Atletico Madrid’i çalıştıran Diego Simeone kendisine Beckham’ın yerde yatarken yaptığı ufak müdahaleden sonra havada takla atıp yerde canhıraş kıvranma tiyatrosuna hakemin inanması sonucu Beckham kırmızı kart görüp kendi ülkesinde vatan haini edilmiş ve kariyeri zor bir döneme girmişti. Beckham yıllarca kendisine İngiltere’de yapılan hakaretlere ses çıkarmamış ama bunun üzüntüsünü çok derin bir şekilde yaşamıştı. Yıllar sonra Simeone ile Beckham belgeseli için yapılan röportajda kendisine kırmızı kart gösterilecek bir müdahale olmadığını itiraf ederek bir nevi özür dilemişti. FİFA tarafından sürekli olarak gençlere verilen etik ve rakibe saygı içerikli mesajlarla uyuşmuyordu. Rivaldo veya Simeone aynı Messi gibi sokakta her türlü kuralın mubah sayıldığı acımasız bir kültürde yetişmişti. Sokakta kazanmak için her şey yapılabilir kural budur.
FİFA futbolun pozitif değerlerini korumak adına birçok önlem almaya çalışıyor aşağıda bununla ilgili bir yayınlarını okuyabilirsiniz.
https://publications.fifa.com/en/vision-report-2021/11-goals/protect-positive-values-in-football/
Ama asıl sorun Messi’nin ufak yaşlarda sokakta futbolla aşina olduğu yıllarda bu eğitimi almasıyla başlamadığı için yukarıda bahsettiğim saygısızlığı tüm dünyanın gözü önünde yapmaktan çekinmeyen bir dünya yıldızını seyretmek beni fazlasıyla üzdü. Bu futbolcuya olan sempatim azaldığı gibi geldiği seviyeyi tam hazmedemediğini veya onun belki de başarıyla gizlediği gerçek yüzünü görmek bir o kadar üzücüydü. Arjantin Milli takımında dünya ekolünde önemli bir yeri olan Hollanda’da oynamış ve meşhur olup büyük kulüplere transfer olmuş 2 oyuncu oynuyor. Bunlar Lisandro Martinez (Ajax’tan Manchester United’a transfer oldu), Tagliafico(Ajax’tan Lyon’a transfer oldu). Bu futbolculardan Martinez araya girip orada olay çıkmasını önleyen önemli futbolculardan birisiydi çünkü Hollanda kültürünü biliyordu ve Messi’yi tanıyordu.
Arjantin tarafında bir diğer saygısızlık boyutu Angel De Maria’dan geldi. Bu oyuncu kariyerinde gördüğü en kötü Teknik Direktör’ün Hollanda Milli takımının başında olan Louis van Gaal olduğunu söyleyerek dünyanın tanınmış kulüplerini çalıştırmış Hocaya da saygısızlık etmekten geri kalmadı. Halbuki o seviyelerde oynamış bir futbolcunun tecrübesi ile böyle bir şey söylemesinin aptalca olduğunu düşünebilirsiniz ama demek ki sokak kültürü yıllar geçse de futbolcunun genlerine etki ediyor. Bu konu Louis van Gaal’a basın toplantısında sorulduğunda verdiği cevap ancak büyük bir hocanın vereceği tarzda oldu: ” Onun kendi görüşüne saygı duyarım. Kadroya almadığınız her futbolcu sizi sevmeyebilir ama bana inanın bir Teknik Direktör kendi işine yarayacak bir futbolcuyu nedensiz kadro dışı bırakmaz mutlaka bir sebebi vardır!!”.
Gol attıktan sonra Hollanda yedek kulübesine koşup çocuk gibi tuhaf bir şekilde tahrik etmesi bir dünya yıldızına yakışmayan bir hareketti, bu hareketle milyarlarca izleyici nezdinde saygınlığına leke düşürdü belki de benim gibi birçok futbolseverin ona olan sempatisine zarar verdi. Sen dünya yıldızı isen gölünü atarsın ve yorumu başkalarına bırakırsın böyle sokak çocukları gibi şaklaban hareketler yapmana gerek kalmaz bırak başkaları seni övsün, zaten buna da ihtiyacın yok Allah’ın verdiği sıra dışı yetenekleri sergile ve Yaradana şükret yeter.
Messi’nin maçtan sonra Louis van Gaal’a gidip tepki göstermesi ise bir diğer saygısızlık. Dünya yıldızı Messi’nin Arjantin Milli takımı forması giyerken motive olması için rakip takımın teknik direktörünün maçtan önce onun hakkındaki bazı düşüncelerini söylemesine ihtiyacı mı vardı, bu iki laf mı onu bu kadar motive etmişti veya bu düşünceler söylenmeseydi Arjantinli dünya yıldızı yeterli motive olmayacakmıydı?. Kariyerine bakıldığında Mourinho’nun da dahil olduğu bir çok teknik direktöre karşı yaptığı saygısızlıklar onun bu konuda sorunları olduğunu gösteriyor.
Şimdi Messi’nin bu saygısızlığını seyreden Hollanda’lı gençler sizce bu dünya yıldızına saygımı duyarlar yoksa nefret mi ederler? Ayrıca Hollanda’da futbol oynayan bir çok Arjantinli oyuncuya da antipati duyulmasına neden olabilir. Bazen çok basit gözüken tavırlarla neredeyse size ölümsüzlük kazandıracak saygı ve sevgiyi kazanırsınız, ama o inceliği gösterecek yüreğe ve ruha sahip olmanız gerekir. Milyonlarca euro veya dolar servetiniz olabilir ama alçak gönüllülüğü unutmazsanız milyonlar size ölümsüzlük sevgisini sunar, servetiniz ve ününüz değil.
Türk futbolunda yıllar geçse de taraftarın kalbine taht kurmuş bazı efsane futbolcular vardır. Bu sevgi ve saygı aslında ortaya koyulan karakterle elde edilir. Ufak yaşlarda babamla maçlara giderdik. Bir Galatasaray-Fenerbahçe maçından önce Fener tribünlerinin kendine yönelik aleyhte tezahüratına karşı tribünlerin önüne gelip sağ elini kalbinin üzerine koyup eğilerek o meşhur selamını veren rahmetli Metin Oktay’a aynı tribünler alkışlarla cevap vererek onu bağrına basmıştı. Aradan kaç nesil geçmesine rağmen onu görmemiş gençlerin bile sevgisinin bitmemesini neyle ölçersiniz acaba? Bir yerde onun rekorunu kırmış her türlü istatistikleri geçmiş ve büyük servete kavuşmuş bir futbolcu düşünün şu anda hatırlanmak bile istenmeyen ve diğer tarafta geçirdiği elim kaza sonucu ölürken bile belki paraya önem vermediği için geçim sıkıntısı çeken Taçsız Kral Metin Oktay!!
1957 yılında 17 golle gol kralı olduğunda Fenerbahçe ikinci başkanı Müslim Bağcılar, Metin Oktay’ı transfer etmeyi kafasına koymuştur. Metin Oktay arkadaşları tarafından davet edildiği bir restaurantta Müslim Bağcılar ile buluşturulur. Kendisinden habersiz emrivaki olarak gerçekleştirilen bu buluşmaya Metin Oktay çok kızar, ancak onun nezaketi meşhurdur. Mekânı terk etmez ve Müslim Bağcılar’ın davetini kırmayarak masaya oturur. Bağcılar, kendisine imzalı açık bir çek uzatır. ‘istediğin rakamı yaz, yeter ki Fenerbahçe’ye gel. Metin Oktay kimsenin beklemediği bir şekilde çeki geri uzatır ve o meşhur sözü söyler.
“ Bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba!”