Selahattin Esim

Selahattin Esim

29/05/2012
by Selahattin Esim
0 comments

Türkiye’nin Zara’sı olacaktı, iflas etti

Bugün okuduğum bu haber beni derinden üzmüş olması nedeniyle bu konuya değinmek istiyorum. Bu haberde yer alan BN Tekstil firmasını veya sahiplerini tanımam ama haber bana pek yabancı gelmedi. Bu kaçıncı dünya devlerine ürün üreten tekstil firmasının iflas edişi ve bu firmaların acaba hepsimi kötü yönetiliyordu diye insan kendine sormadan edemiyor. Bu insanlar bu başarıları elde ederken farklı, beklemedikleri bir kayıpla karşılaştıkları zaman neden farklı değerlendiriliyorlar acaba. Geçenlerde aynı haberi yılların UKI firması için okuyunca yine aynı üzüntüyü duymuştum.

Bu konuda kafamı kurcalayan bir diğer mevzu ise zor duruma düşen firmaların sahiplerinin kullandıkları lüks arabaların gündeme düşmesi ve diğer birçok nedenin gölgede kalması. Bu firmanın sahibi Ferrari almış garajında hep lüks arabalar varmış gibi ifadeler internette yayınlanan haberde özellikle vurgulanıyor. Acaba bu yazıyı yazan kişi o şirketin sahipleri ile görüşüp bu kadar büyük firmalara ürün üretmeyi nasıl başardıklarını ve asıl iflasa sürüklenme sebeplerini zahmet edip sorsaydı daha iyi olmaz mıydı ? Muhabir en kolay yolu seçip prim yapacak bir haber yapıyor ve Türkiye’nin Zara’sı olacaktı iflas etti diye başlık atıyor. Bu haberi okuyan kişide oh olsun neden Ferrari arabaya biniyorsun sen ondan iflas etmişsindir diyerek çok dar kapsamlı bir açıdan olaya bakabilir. Olay iflas ile ilgili değil bu işverenin Ferrari arabaya binmesine odaklanmış. Birçok kişiye ekmek kapısı açmış milyonlarca dolar ihracat yapan bir firmanın sahibi kredi ile alınmış bir Ferrari ile batar mı buna inanmakta zorluk çekiyorum. Bu insanların hepsimi namussuz ve ahlaksız, şirketler dünyanın ekonomik gidişatından etkilenip sarsıntı geçiremezler mi, dolar kurundan , savaştan dolayı iflas edemezler mi?
Continue Reading →

17/05/2012
by Selahattin Esim
2 Comments

En iyi uydu alıcı !!

Geçenlerde evimize taktırdığımız yeni uydu bağlantısı için yeni bir uydu alıcı arayışımız Türkiye’deki markaların pazarlama ve servis anlayışını ortaya koyması açısından acı bir tecrübe oldu. En iyi diye pazarlanan markaların durumu bile hiç iç açıcı değildi.

Öncelikle aldığım Sunny marka uydu alıcının kutusundan kullanılmış üzeri çiziklerle dolu bir cihaz çıktı. Uydu bağlantısını yapan eleman test amaçlı olarak bu cihazı kullanmak zorunda kaldığında cihazın bazı kanallarda kilitlenmelere sebep olduğunu gördük. Bu cihazı aldığımız firma ile irtibata geçip yeni alınan bir cihazın kutusundan nasıl olurda kullanılmış ve büyük bir ihtimalle başka bir kullanıcıda sorun olduğu için alınıp tamir edilmiş cihaz çıkabileceğini sorduğumda bunun normal birşey olduğunu duyunca bu cihazı geri vermeye karar verdim. Sunny firmasının web sayfasından yaptığımı şikayet standard bir cevapla geri döndü. Müşterinin ilettiği şikayetle ilgilenecek bu ayıbı ortadan kaldıracak bir prosedür veya sistem olmadığı böylece anlaşılmış oldu. Bu firma aldığı tüm kalite belgelerini yok sayan bir anlayışa sahipti veya biz böyle tecrübe ediyorduk.
Continue Reading →

11/04/2012
by Selahattin Esim
2 Comments

Türk Sucuğu benzeri ürünlerde domuz eti ve Öğrencilere at eti servisi hakkında haber.

İlginç bir ülkede yaşıyoruz. Koyu Katolik İtalya’da bile Türk olduğunuzu anladıklarında size domuz eti servisi yapmazlar. Bunu Milano’da ,Verona’da ve Torino’da birçok kez yaşadım.

Dünyaca ünlü Türk sucuğuna domuz eti katanlar bir katolik kadar bile İslam dinine saygısı olmayan gözü dönmüş ahlaksızlardır diye düşünüyor insan, başka tarifi varmı acaba?? Öğrencilerin yemeklerine at eti koyan bir firma bu ülkede nasıl ekmek yiyebilir?

Artık ürünlerin üzerine sucuk benzeri ürün yazıyorlar hemde televizyonlarda hergün reklamı dönen çok ünlü firmalar yapıyor bunu. İnanmayanlar markete girince ürünlerin üzerindeki etiketleri okusunlar. Geleneksel Türk sucuğu ile ısıl işlem uygulanarak üretilen yarı-kuru sucuk arasındaki farklılıkları anlayabilirmisiniz? Etiketin üzerindeki içindekiler bölümünde soya tekstürü (soya proteini demek oluyor) olmasına rağmen ön taraftaki %100 dana eti ibaresi ise bir kandırmacadan başka bir şey değil. Hele %100 dana ibaresi olan ürünleri hiç almayınız çünkü dananın arkasında eti ibaresi bilinçli olarak koyulmuyormuş.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Kayseri yöresindeki pastırmanın lezzetinin Cırgalan biberinden kaynaklandığını anlatır. Maalesef Kayseri’ili üreticiler bu ince detayı görmezden gelerek kendilerine ihanet ediyorlar. Neden derseniz pastırma üretiminde GDO lu Cırgalan biberi kullanılıyor ve bu biber ekildiği yerden çok büyük bir alan yayılarak GDO suz diğer biberlere tecavüz edip genlerini değiştiriyor. Yani o muhteşem lezzet kısa bir süre sonra kaybolacak. Hele Erciyes eteklerinde pastırma ve sucukların doğal yöntemle kurutulması bir diğer eşi olmayan durum olup o bölgenin nem oranı dünyada benzeri olmayan özelliklere haizdir. Üretimin durmaması için artık belki Kayseri’de bile ısıl işlem görmüş sucuk benzeri ürün üretilerek geleneksel yöntemler yok ediliyor. Bu iki eşi ve benzeri olmayan özelliğe sahip Kayseri acaba bunun farkındamı?
Continue Reading →

18/03/2012
by Selahattin Esim
1 Comment

Taçsız Kral Metin Oktay ve Şöhretli futbolcularımızın saygınlığı

Dün bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi daha yaşadık, çok güzel bir maç  oldu. Maç sırasındaki bazı karelerde ve maç sonrasındaki röportajlarda gözüme futbolcularımızın saygınlığı konusunda bazı şeyler takıldı. Bizim futbolcularımız maalesef ülkemizde hiçbir ilim ve bilim adamının kazanamadığı paraları ve şöhreti bence hak etmiyorlar. Öncelikle  bir türlü kişilik sorunlarını çözemiyorlar. Kendi mesleklerine ve meslekdaşlarına saygıları yok denecek kadar az.

Önce Emre’den başlayalım. Bu kardeşimiz maalesef kendisini yetiştirip dünya piyasasına sunan eski takımı Galatasaray’a karşı inanılmaz bir hırs ve nefret duygusu ile aşırı agresif oynayarak artık kabak tadı veren tavırları ile kendi takımının taraftarlarını bile öyle inanıyorum ki bıktırmaya başladı. Yurt dışında Inter, Newcastle United gibi takımlarda oynamasına rağmen oradaki futbolcuların profesyonelliğinden de hiç birşey öğrenmemişe benziyor. Öncelikle bir temaşa sporu olan futboldan zevk alıp sizi seyreden insanlara da zevk vermeniz lazım. Keskin sirke küpüne zarar verir atasözümüz bunu çok güzel anlatıyor. Profesyonelliği aşan hırs ve meslekdaşı ile konuşurken nefret kusan gözler beni olduğu gibi birçok insanı rahatsız ediyor.  Aslında iyi bir insan olduğuna inandığım Emre bunlardan dolayı tarihin sayfalarına çabuk gömülüp unutulacak bir profil çizmeyi bırakmalıdır.
Continue Reading →

15/03/2012
by Selahattin Esim
0 comments

Fuzûli’nin güzel şiiri

Fuzûli Alim ve àrif kimselerin ancak anlayacağı güzel şiirinde şöyle buyurmuş:

Râhat ister tab u mihnettir ibadet serteser,
Terk-i râhat rağbet-i mihnet kılan mümtâz olur;
Ol sebeptendir ki, küfr âsân olur İslâm-sâ
Arsa-yı âlemde mülhid çok muvahhid âz olur.

 

Şimdi bu sözlerin mânâsı:

İnsanın tabiatı keyif, rahat ister.

Halbuki Cenâb-ı Hakk’ın emirleri, ibadetler, taatler

hep birer külfettir, mihnettir, meşakkattir.

Biraz gayret istiyor, fedakârlık istiyor böyle şeyleri yapmak…

Onun için iman zordur, küfür kolaydır.

Oraya kolayca ayağı kayar insanların.

Onun için yeryüzünde mülhid çok, muvahhid az olur

10/03/2012
by Selahattin Esim
3 Comments

İncasiye Mardin Yöresinin Osmanlı Sarayına girmiş şifalı yemeği

Ne yazıkki mutfağımızın güzellikleri hakkında internette doğru tariflere ulaşmak mümkün olmuyor. Rahmetli dedemin en çok sevdiği yemeklerden birisi olan incasiye hakkında internette bir araştırma yapınca bu basit fakat bir okadar değişik lezzette yemek hakkında doğru dürüst bir tarif bulamadım. Kültürel zenginliklerimizden birçoğuna sahip çıkmadığımız gibi Osmanlı Sarayına kadar girmiş bu basit,şifa sunan ve lezzet olarak muhteşem yemek hakkında tarif bulmamak beni şaşırtmadı.

Continue Reading →

24/02/2012
by Selahattin Esim
0 comments

Güzel İnsan Necmi Sadıkoğlu’na büyük geçmiş olsun

Değerli dostum Necmi Sadıkoğlu geçenlerde geçirmiş olduğu bir kaza sonucu sonrası sağlığı ile ilgili büyük bir sorun yaşamış ve benim bundan ancak bir ay sonra haberim olunca çok üzüldüm. Bugün kendisini yatmış olduğu hastanede ziyaret ettim ve sağlığının iyiye doğru gittiğini görmek bizleri çok mutlu etti.

Yıllardır STK’lar nezdinde aldığı her görevin altından büyük özveri ile kalkmasını bilen bu değerli kardeşimin eğer haberim olmadan başına birşey gelmiş olsaydı çok üzülecektim. Hayat çok kısa ve maalesef  hiçbir şey beklemeden Allah için sevdiğimiz, saydığımız güzel İnsanlar bir elin beş parmağını geçmiyor. Allah dostu olan insanlar iyi günde de kötü günde de aynı muhabbetle birbirlerine hürmet ve sevgi gösterirler.

Bu güzel insan yıllardır işinden,ailesinden feragat ederek insanlığa bir nebze faydası olacak umudu ile koşturup dururken inancı gereği bunu bir insanlık görevi olarak kabul etti. Onu hep içimizdeki yıldızlar dan birisi olarak gördüm. Maalesef yaşarken değerli insanlarımızın kıymetini bilmiyoruz.

Kendisine ve ailesine  geçmiş olsun dileklerimi tekrar iletirken dualarımız bu güzel insanın sağlığına çabuk kavuşması için olacaktır.

 

18/02/2012
by Selahattin Esim
0 comments

Geçmişten Geleceğe Mobil Teknoloji ve Tabletler

1995 yılında ilk Ericsson 388 telefonu aldığımızda 170 gram ağırlığında olduğunu ve en çok 1,5 saat konuşma süresine dayanabilen pili olduğunu, 3×12 karakterden oluşan mono LCD ekranı olduğunu, en çok 100 telefona kadar hafızası olduğunu hatırlayan varmıdır acaba. Türkiye’ye 1994 yılında ilk  satışa sunulan yarım kilo ağırlığındaki Ericsson GH197 mobil telefon modelini özellikle çok ağır olduğu için almamış bir sonraki modeli sabırla beklemiştim.

Continue Reading →

12/02/2012
by Selahattin Esim
0 comments

Kamu ve Yazılım Sektörü

Yazılım Sektörü olarak en çok zorluk çekilen projeler kamu tarafında yapılan yazılım projeleridir. Özellikle devlet mekanizması içinde mükerrer projelerin yapılması ve bütçelerin israf edilmesi AB ülkeleri içinde bile bir türlü çözüm bulunamayan bir sorun teşkil etmektedir. Örneğin Kamu Sektöründe veriler mükerrer olarak toplanarak büyük bir israfa yol açılmaktadır. Donanım maliyetleri, gereksiz personel istihdamı,bakım maliyetleri,lisans ücretleri  her sene bütçelere koyularak  bu israf bir türlü önlenememektedir.

Continue Reading →

26/11/2011
by Selahattin Esim
0 comments

Yükselen Değer Türkiye

Geçenlerde TRT de ocak ayından itibaren yayına girecek olan “Yükselen Değer Türkiye” programı için bizimle röportaj yapılacağı bildirilince biraz şaşırdım.  Açıkçası bir sene önce Türk Kamuoyuna MÜSİAD olarak sunduğumuz bu araştırma raporunun hakettiği ilgiyi görmediğini sürekli düşünüyordum. Sayın Başkan bu röportajda benimde olmamı özellikle istemiş, bu nezaketi için kendisine teşekkür ediyorum. Program yapımcıları bizim raporumuzu bu programın yapımında kılavuz olarak ele aldıklarını ve büyük bir heyecan duyduklarını belirtince açıkçası bizde heyecanlandık.

 

“Yükselen Değer Türkiye” raporunu hazırlarken ülkemizin önüne tarihin getirdiği fırsatlardan, ekonomi,dış siyaset alanındaki başarılarımızdan ve kültürümüzün giderek ilgi odağı olmasından kaynaklandığını düşünerek yola çıkmıştık.

Türkiye’nin son dönemlerde ekonomisi inanılmaz bir performans gösterince; buna bağlı olarak Türk insanının da itibarı aynı derecede artmaya başladı. Şu anda, vizesiz seyahat edebileceğimiz ülke sayısı 67 oldu ve her geçen gün bu liste büyüyecektir.  Dünyanın en büyük 17. Ekonomisi olmayı başarmış bir ülkeyiz. 2000-2010 yılları arasında dış ticaret hacmimiz %265 lik bir artışla 82,3 milyar dolardan 300 milyar dolara yükselmiş.

Yükselen Değer Türkiye raporunu indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız…

YUKSELEN DEGER TURKIYE

http://www.youtube.com/watch?v=99nYRSpqqFg TRT’de yayınlanacak program tanıtımı

Continue Reading →

21/08/2011
by Selahattin Esim
0 comments

Etik Değerler ve İş Ahlakı üzerine

İş Ahlakı hakkında sorulan sorulara insanların genelde davrandıkları gibi değilde olmak istedikleri gibi cevap verdiklerini bu konu üzerinde araştırma yapanlar çok iyi bilir. Aslında insanın özünde hep doğru olanı yapma özlemi yattığını fakat bir şekilde buna uyamadığını gösterir bu durum. Olmadık fikirleri kulağına fısıldayan şeytan devreye girerek hep onu güzelliklerden alıkoyar, tamiri mümkün olmayan bir yanlış yaptırmayı eninde sonunda becerir. Çünkü onunda ISO9001 sertifikası vardır, işin ilmini ve hilmini çok iyi bilir. En akıllı ve dürüst insanları bile ağına düşürür. Yazar Gene F. Ostrom “ Why Smart People do Stupid Things” adlı kitabında tüm dünyanın tanıdığı lider konumundaki akıllı insanların dahi nasıl büyük aptallıklar yapabildiğini kitabında çok güzel anlatıyor,okumanızı tavsiye ederim.
Continue Reading →

17/08/2011
by Selahattin Esim
0 comments

Champ Elysee ile boy ölçüşebilecek Bağdat caddesi için öneriler….

Artık akşamları yürüyüş yapmak için Anadolu yakasında Bağdat caddesine indiğinizde birkaç acı sorunla yüzyüze kalıyorsunuz. Birincisi kanalizasyonlardan gelen ağır lağım kokusu,ikincisi otopark sorunu ,üçüncüsü kaldırımlara taşan kafeler ve dördüncüsüde çöp bidonlarından etrafa saçılan pis kokular. Bu hizmetlerin verilmesinden sorumlu olan Kadıköy Belediye Başkanının artık sayısını unuttuğum şekilde yıllardır seçimleri kazanması ise başka bir tuhaflık. Bu semtte oturan geliri yüksek, toplumun üst düzeyini temsil eden akıllı insanlar daha kaç seçim alamadıkları hizmetlere rağmen gözlerini kapatıp aynı Başkanı seçerler gerçekten araştırılması gereken bir konu. Tek yaptıkları şey durmadan kaldırımlarla oynamak. Önce 30 cm yüksekliğinde kaldırım yapıyorlar, sonra tekrar kaldırımları söküp engelliler için yeniden kaldırım yapacaklarını ilan ediyorlar.

Bağdat caddesi Paris’in Champ Elysee caddesi ile yarışacak güzellikte ama kaldırımlar temizlik standardlarının çok altında. Bu kadar çok ziyaretçinin geldiği caddenin çevresinde Belediyenin becerdiği tek iş ara sokaklara parkometre koyup insanların üzerinden bedava para kazanmak ve hiçbir ek hizmet üretememek. Bağdat caddesinde dolmuşlar için cep alanlar yapılmış ve buraya park etmeniz yasak ama dolmuşlar hiçbir zaman cebe girip müşteri almıyorlar, onlar cadde üzerinde sık sık durarak ve trafiği engelleyerek müşteri topluyorlar. Bağdat Caddesinin altına veya etrafına otopark yapıp insanları bu eziyetten kurtarmak ise herhalde çok zor bir iş olmasa gerek. Caddenin altını otoparka çevirip giriş çıkışlarıda kolaylaştıracak bir proje teknolojinin bu kadar ileri gittiği çağımızda pekala mümkün. Asansör parklar yapılabilir, bu Tokyo gibi mega şehirlerde sık kullanılan bir teknoloji seçeneği.

Continue Reading →