Selahattin Esim

Selahattin Esim

Yanlış turizm anlayışı ve Güney Doğunun incisi Mardin

| 1 Comment

Ülkemizde son yıllarda keşfedilen veya popüler olan kadim şehirlerden Mardin’e olan yoğun ilginin getirdiği sorunlar gün geçtikçe büyüyor. Ne yazık ki Venedik gibi dünya turizminde bile ender sayılacak mimariye, tarihe sahip şehirlerle yarışacak potansiyele sahip ve UNESCO’nun geçici koruma listesine aldığı birçok medeniyete ev sahipliği yapmış açık hava müzesi Mardin uzun dönemde turizmde yanlış uygulamalar sonucu gördüğü ilgiyi ve talebi   kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir.

Hizmet sektöründe baş gösteren yoğun talebin yarattığı fahiş fiyat yaklaşımı Mardin gibi bir medeniyet beşiğine ve kültürüne yakışmayan bir yaklaşım olup kısa süreli aşırı hırsa dayalı kazancın getireceği tahribat kaçınılmaz olabilir ve sonrasında şehir ekonomisine büyük zarar verebilir. Maalesef planlaması yapılmamış yoğun ilgi beraberinde para kazanmak isteyen bir çok girişimciyide bölgeye çekiyor. Özellikle gastronomisi ile ilgili yapılan yayınlarla insanların ilgisini çeken Mardin lokantalarında kontrolden çıkmış bir fahiş fiyat uygulaması ile gelen turistleri şaşırtmaya başlamış durumda. İstanbul veya Bodrumdaki lüks restoranlarla yarışan bir fiyat uygulaması uzun dönemde şehre olan rağbeti düşürme tehlikesine yol açabilir. Şimdi yoğun talep esnasında bu önem verilmeyen durum işler bozulduğunda ekonomik hayatı etkileyebilir. Gönlünü kırdığınız her müşteri aslında beraberinde bir çok potansiyel müşteriyide beraberinde götürür.

Mardin binlerce yıllık tarihe sahip bir şehir olarak 640 yılında İslam hakimiyetine geçip 1085 yılında Mardin’in de olduğu bölge Selçuklu egemenliğine geçti. Bu tarihten itibaren bölge yoğun bir Türkmen iskanına sahne oldu. İpek yolu üzerinde bir ticaret merkezi olan şehirde 5 Han ve 1 Kervansarayda yüzyıllarca güvene dayalı ticaret yapılmıştır.

Mardin insanı ticaretin ana öğesi olan güvene çok önem vermiş bir kültüre sahipti ama ne yazık ki zaman içerisinde bu önemli yetenekte ticaretle uğraşan ailelerin genellikle İstanbul’a taşınmasıyla nesilden nesile aktarılan devamlılığını sağlamakta kırılganlık yaşanmış olabilir. Zaman hızlı akıyor ve her şey çok hızlı değişiyor. Eskiden bir misal vermek gerekirse rahmetli dedem ticaretle uğraşırdı ve İstanbul’dan kamyonlarla gönderilen mallar söze dayalı bir ödeme şekli ile ödenirdi buna çocukken İstanbul’a mal almaya geldiklerinde bende rahmetli dayımla beraber gezdiğim için çok şahid olmuşumdur. Türk ticaret kültüründe söz evraktan daha önemlidir. Ailedeki bir çok çocuk onun tezgahından mutlaka geçmiş ve ticaretin kurallarını orada öğrenmişti. İslam ve Roma Hukukunu iyi bilirdi tüccarların aralarında oluşan sorunlarda arabuluculuk ve yedieminlik yaptığını hatırlıyorum.  Binlerce dönümden oluşan arazilerini işletsinler diye verdiği insanlar her yıl hasattan pay olarak kamyonla susam, mercimek ve bulgur gönderdiklerinde üçte birini ihtiyaç sahibi insanlara,üçte birini akrabalara ve eşe dosta dağıtır geri kalan ise evde tüketilirdi. Bu Türklere has bir töredir ve Selçuklu ,Osmanlı Devleti tarafından benzer bir yöntemde kullanılmıştır. Söze dayalı olarak ekme biçme hakkı verilen o verimli toprakların hikayeside çok hazindir. Ne yazık ki hiç bir şey geçmiş zamanda olduğu gibi kalmıyor, kalamıyor fakat Mardin’i ipek yolu üzerinde yüzyıllarca önemli bir ticaret merkezi yapan gelenek ve görenekleri unutmamak ve yaşatmak önemli bir farklılık oluşturacağı için çok stratejik öneme sahiptir.

Geldiğimiz zamanda yeniden keşfedilen kültür mirası Mardin’de baş gösteren başlıca sorunları şöyle sıralayabiliriz:

  • Hizmet sektöründe uygulanan fahiş ve açgözlü fiyat yaklaşımı
  • Turist sayısındaki artışa bağlı olarak kafe veya bar türü girişimlerin çoğalmış olması
  • zaten 2 caddeden oluşan bir trafiğe sahip Mardin’de merkezde oluşan yoğun trafik ve bir türlü çözülmeyen otopark sorunu
  • Otellerde uygulanan fahiş fiyat politikası
  • Medeniyetlere ev sahipliği yapmış bin yılı aşkın bir tarihe sahip Mardin’de kültürel varlıkların ve Vakıflara ait tarihi yapıların  aslına uygun olarak korunmasında yaşanan zorluklar

Çözüm önerileri:

  • Belediye ve Valilik tarafından lokantalarda uygulanacak bir tavan fiyat düzenlemesi yapılabilir. Burada amaç kalite farkının yok edilmesi olmamalıdır. Kaliteli ve üst düzey hizmet verdiğini düşünen işletmeler Turizm Bakanlığı Turizm Bakanlığı Turizm Tesisleri sınıflandırma sistemine başvurarak kaliteli ve geleneksel üretim yapan üst düzey hizmet anlayışına sahip olduklarını belgelendirdikten sonra aynı otellerdeki yıldızlama sistemi gibi bu sınıflamaya göre bir fiyatlandırma sistemi getirilebilir.  Ayrıca Mardin kültürüne ait çok popüler olan geleneksel yemeklerin yapılış şekli bir standarda bağlanarak mutfaklarda çalışan elemanların eğitimden geçirilerek sertifika almaları sağlanabilir. Kuş kadar kaburga dolmasına beklenenin çok çok üstünde fahiş bir fiyat koyulmasının şehrin algısını uzun dönemde bozacak bir safhaya ulaşmış olması çok üzücü. Burada asıl olan girişimcilerin yıllarca bu sektörden ekmek yeme etik anlayışına sahip olmalarıdır yoksa kısa yoldan yoğun talebi bir fırsat olarak görüp açgözlü davranmak uzun dönemde talebi tersine çevirip gelen turisti küstürmek şehrin ekonomisi içinde olumsuz bir geleceğin işaretlerini veriyor. Mardin esnafı bin kilometreyi kapsayan bir uzaklıktan gelen insanların yani turistlerin gönlünü kazanacak kültüre sahiptir ve bu özenle korunmalıdır.
  • Bu nadide şehirde açılacak kafe ve bar türü işletmelerin daha iyi hizmet vermesi için Turizm Bakanlığından “Güvenli Turizm Belgesi” almaları şart koşulabilir.
  • Özellikle Avrupa’da bu tür tarihi şehirlerde merkezde araba trafiği özellikle kısıtlanarak insanların yürüyerek şehrin tadını çıkarması ve keyfini sürmesi hedeflenir. Örnek mi istiyorsunuz hemen verelim. Rönesansın doğduğu yer olarak bilinen İtalya’nın Floransa şehrinde merkezde araba trafiği çok azdır ve çekirdek merkez sadece yürüme alanı olarak korunmaya özen gösterilmiştir. Merkeze kadar toplu ulaşımla gelen turistler şehrin merkezini saatlerce yürüyerek gezerler. Mardin’de acil olarak bir şehir trafik düzenlemesi yapılması ve şehrin merkezine araba girişinin kısıtlanması gerekmektedir. Eski şehir merkezine uzak noktalarda otoparklar yapılarak bir shuttle servisi veya yapılacak bir hafif metro ile insanların merkeze kadar ulaşmaları sağlanabilir. Yangın ve acil sağlık müdaheleleri dışında ancak sabahın erken saatlerinde otellerin ve şehrin içindeki esnafın lojistiğini sağlaması için izin verilebilir. Yoğun tatil dönemlerinde  oluşan trafik kilitlenmesinin Belediye tarafından bugüne kadar bir çözüme ulaştırılmamış olması çok ilginçtir. Şehrin altından geçen cadde trafiğe açık tutularak ve genişletilerek tarihi dokuda bozulmamış olur. Şehrin merkezinde devreye sokulacak ufak elektrikli taşıtlarla acil taşıma veya şehirin merkezindeki otellere ulaşım sağlanabilir.
  • Otellerde gelen yoğun talebe dayalı olarak fahiş fiyat politikası uygulanması yanlıştır. Çünkü otelin bir kapasitesi vardır ve bu kapasite değişmeyeceği için ekstra bir yük olmayacağından fahiş fiyat uygulanması adil değildir. Zaten Turizm Bakanlığından aldıkları yıldız sayısına göre otellerin koyacağı fiyatların her türlü bütçeye uygun olacak şekilde tanımlanma imkanı zaten mevcuttur. Şu anda Akdeniz sahillerimizde 5 yıldızlı  ultra her şey dahil oteller maliyetlerini kurtarmak amacıyla cüzi bir karla yurtdışına satış yaptığından otellerin doluluk oranı yüksektir. Dünya ekonomisi son yıllarda pandemi ve savaşlar yüzünden sorunlarla boğuştuğundan AB ülkelerinden gelen tursitler bile en iyi fiyatı aldıkları ülkeleri tercih etmektedirler. Türk otelcilik sektörü koşullara hızla adapte olma becersini göstererek potansiyel ülkelerin müşterilerini kaçırmamayı başarmaktadır. Ben istediğim fiyatı çekerim isteyen gelir derseniz birkaç yıl sonra o muhteşem tesisleri kapatma riski ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Özellikle yoğun tatil dönemlerinde Mardin’i ziyaret etmek isteyen uygun bütçeli konaklamayı tercih eden vatandaşlara Belediye veya Özel Sektör Katar’da yapılan dünya kupasında uygulanan konteynerlerde konaklama modelini devreye sokabilirler.
  • Mardin’in korunması gereken çok zengin bir gastronomisi var. Mesela Çöreği, simidi,kurabiyeleri,cevizli sucuğu, badem ezmesi ve şekeri, tahini, pekmezi, üzüm pestili özellikle korunma altına alınıp yüzlerce yıldır değişmeyen yapılış şekli bazı ürünlerde başarıldığı gibi coğrafi ürün sertifikası verilerek korunmalıdır.Tadına doyum olmayan kimyasal katkısız doğal fermente edilmiş Bez Sucuğu, Sembusek kapalı lahmacunu,  İşkembe  dolması, İncasiye kuru erik yemeği, Alluciye Yeşil Erik Yemeği, Kaburga Dolması , Ikbebet Haşlanmış içli köftesi, Soğan Dolması, Mardin Güveci, Mardin kebabı, Meşhur Mardin Mercimeği köftesi gibi ancak bir kaçını sayabileceğimiz yöreye ait geleneksel ürünleri üreten esnaflarda korunmalıdır. Eğer geleneksel yapım şekli ve lezzetler korunursa Gastronomi Mardin’in belkide geleceği en parlak sektörü olabilir. Ayrıca Artuklu Üniversitesinde Gastronomi Bölümü daha çok öne çıkartılarak sektörü büyütecek ve yönetecek kalite anlayışına sahip genç şeflerin burada yetişmesi sağlanabilir. Üniversitenin bu konuda güzel bir proje hazırlayarak özel sektörden sponsor olacak bir çok firma bulabileceğini düşünüyorum.

  • Dünya gastronomisinde önemli yere sahip İtalya’da dünyaca meşhur olmuş Parma Pastırması Roma döneminden beri hiç bir kimyasal katkı maddesi kullanılmadan ve yapımı orijinal hale sadık kalınarak mağaralarda fermente edilmektedir ve coğrafi işaretle korunduğu için başka hiçbir yerde üretilmesi mümkün değildir. Mardin’in böyle ender karşılaşılan binlerce yıllık tarihten gelen önemli lezzetleri vardır. Özellikle hava geçirgenliği yüksek  ve nefes alabilen pamuktan üretilen bez kumaş torbalara doldurularak  yapılan Mardin bez sucuğu(Şeredin) aynı şekilde hiçbir boya veya katkı maddesi koyulmadan Mardin’in nemi az olan kuru havasında aşağıda görüldüğü gibi kasapların hemen yanındaki askılara asılarak açık havada fermente edilmektedir. Bu ve bunun gibi bir çok Mardin’e has lezzetlerde Coğrafi İşaretli olmaya adaydır ve esnaf derneklerinin bu zenginliğe sahip çıkması gerekir. Devletimizin bu bilinci oluşturmak için eğitim vermesi ve prosedürlerin aşılmasında Mardin esnafına yardımcı olması yöreye ekonomik olarakta zenginlik katacaktır. Bu geleneksel lezzeti yaşatan esnaflara ayrıca teşekkür etmek isterim.

  • Kuyumculuk ,bakır dövme mutfak eşyaları, taş oyma ustalığı ve Telkari gibi geleneksel el sanatlarıda koruma altına alınarak sektörü ileriye taşıyacak gençlerin yaşayan Ustaların elinde yetişmesi ve eğitimleri almaları sağlanmalıdır. Bu el sanatları yüzyıllardır yapılan ticarette önemli bir yer tutmuştur.
  • Mardin bademi dünyada eşine az rastlanır bir lezzete sahiptir. ABD’de Kaliforniya Eyaleti yıllık 20 Milyar USD ceviz ve badem ihracatı yaparak eyalete büyük bir gelir sağlamaktadır. Aynı şekilde İspanya’nın güney kesimi ve İtalya’da Sicilya sadece bademden büyük bir ekonomik gelir sağlamaktadır.Coğrafi olarak tescillenen Mardin bademi, üreticilerin bağ ve bahçelerden el emeği ile toplanıp daha sonra kavrulma ve ardından şekerli şurupla kaynatma işlemi görüyor ve herhangi bir katkı maddesi içermiyor. Bu noktada, özellikle o kendine has o uçuk mavi renginin (bu yüzden hayalet badem şekeri diye de anılır.) Lahor ağacının kökünden elde edilen kök boyadan geldiğini belirtmekte fayda var. Yani doğal bir madde ve herhangi bir kimyasal boya içermiyor. Sicilya’nın badem ezmesi meşhurdur ve yöreye büyük bir ekonomik güç katar. Kuruyemiş sektörü Mardin’e has leblebi, cevizli sucuk,  kabak çekirdeği, susam ve badem ürünleri üretimini ve yetiştiriciliğini arttırarak yöreye büyük bir ekonomik getiri sağlama potansiyeline sahiptir. Bu ürünlerin orijinalliği korunup kaliteden ödün verilmezse tüm dünyaya ihracatı hızlandırılarak bölgeye büyük bir zenginlik getirebilir.

 

Anadoluda tarihteki ilk tıp ilmi eğitimi veren üniversitelerden birisi Kayseri’de ki Gevher Nesibe Şifahanesi diğeride Mardin’ de olan Kasımiye Medresesidir. Yeniden keşfedilen ve restore edilmiş hali ile ziyaret ettiğinizde bu ilim yuvasının sizde hayranlık uyandırmaması mümkün değil. 700 yıllık bir tarihe sahip mükemmel bir mimari yapısıyla,nakış nakış süslenmiş,her köşesi ilim ve irfan kokan Kasımiye medresesi. Orada hem dini ilimler hem fenni ilimler icra edilmiş. Bu iki ilim birbiri ile imtizaç etmiş. Medrese duvarlarnda astronomi ve tıp bilimine ait simgeler mevcut. Artukoğulları zamanında yapımına başlanmış, Akkoyunlu hükümdarı Cihangirin oğlu Sultan Kasım tarafından tamamlanmıştır.
Rivayete göre medresenin avlusundaki havuzda akan su tasavvufi bir betimlemeyi saklıyor. Suyun akışı ile doğumdan ölüme kadar insan hayatı ve sonrası simgelenmiştir. Çeşmeden çıkan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk olgunluğu ve suların bir havuzda toplanması ölümü temsil eder. Daha sonra bu su kanallarla toprağa aktarılır ve buda topraktan tekrar can bulur.

Mardin dünyadaki en Kadim Hristiyanlar olan Süryaniler ile Müslümanların karşılıklı sevgi ,saygı ve höşgörü ile içiçe yüzyıllarca yaşadıkları bir şehir olduğundan her iki medeniyetin eserleri ile dolu tarihi değeri çok yüksektir.

Mardin’in 3 km. doğusunda bulunan Daru’z-Zaferan Manastırı Yukarı Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda bulunmaktadır. Manastırın güney kısmı dışında çevresi dağlarla  çevrilmiştir. Manastır IV. Yüzyılda kurulmuş Süryani cemaatinin önemli bir dini merkezi olmuştur.IX-X. Yüzyıllarda en parlak dönemini yaşamış, 1293-1932 yılları arasında da Patriklik Merkezi olmuştur. Bizans’ın baskısına karşılık Antakya merkez kilisesinde bulunan temel taşı da Dayr’uz-Zaferan’a taşınmıştır. Süryani havarilerinden Petrus adına dikilen bu taşın Hz. İsa’dan kaynaklanan bir de kutsal önemi vardır. Hz. İsa’nın Petrus’a “Temel kaya sensin, senin üzerinde kilisem inşa olunacaktır” dediği ve bu taşın da dikildiği kilisenin merkez olduğu kabul edilmiştir. Yapımındaki harçta yörede yetişen zaferan çiçeği kullanıldığı için de bu temel taşından ötürü kiliseye Deyru’z-Zaferan Kürsüsü Kilisesi denilmiştir. Bu olaydan sonra da kilise Süryanilerin hac merkezi konumuna gelmiştir. Her yıl dünyanın çeşitli yörelerinden Süryaniler, 700 yıla yakın bir süre bu manastırı görmek için Mardin’e gelmektedir.

Umarım burada yazdıklarım ülkemizin kadim şehirlerinden olan benimde çocukluğumda sokaklarında koştuğum güzel anılara sahip olduğum Mardin hakkında bir iyiniyet referansı olur . Güney Doğu bölgemizin incisi Mardin hak etmiş olduğu yaklaşımı, ilgiyi, hizmeti  Turizm Bakanlığı , Mardin Valiliği ve Belediyesi nezdinde önerilerimiz umarım dikkate alınarak görecektir ve  itina ile korunmayı beklemektedir. Mardin’in güzel insanlarınında kendi şehirlerine sahip çıkacak yaklaşımı zaman içerisinde göstereceklerine ve bu nadide şehrin en büyük zenginliği olan gelenek ve göreneklerini çok geç kalmadan mutlaka koruyacaklarına inandığımı belirtmek isterim.

 

One Comment

  1. vahşi bir ekonomik politika uygulanmaktadır, bu da yanlış fiyatlandırma doğurmaktadır doğrusu turizme hizmet eden sektörlerin bu konularda eğitilmesidir

Bir Cevap Yazın

Required fields are marked *.