Aylar önce Yazar Turgay Güler’in sunduğu Sıra dışı adlı TV programında Psikolog Doktor Hamdi Kalyoncu Bey gerçekten sıra dışı bir yaklaşımla “İlah nedir” diye soruyor ve twitter üzerinden izleyicilerin gönderdiği cevaplar okundukça hayır diye başını sallıyordu. Benimde ilgimi çekmişti çok ilginç şeyler söylemeye çalışıyordu.
Sonunda doğru cevaba biraz yaklaşan bir iki izleyici dışında kimse olmayınca bu sorunun cevabını aşağıdaki gibi açıklamaya başladı:
- İlah en çok sevilendir
- İlah kendisine sığınılandır
- İlah kendisine güvenilendir
- İlah en çok yardım istenendir
- İlah her söylediği mutlak hakikat olan, doğru yöne yöneltendir
- İlah en çok korkulandır
- İlah her söylediğine mutlak itaat edilmesi gerekendir
- İlah tek kurtarıcı olandır
Bu söylediklerine katılmamak mümkün değildi. Bugüne kadar söylenenlerden farklı bir yaklaşımla müslüman olmanın en birinci şartını herkesin anlayabildiği dilde yeniden tanımlıyordu.
Müslüman olmanın ilk şartı ” La İlahe İllallah Muhammeden Resulallah” demektir yani kelime-i tevhid ile şehadet etmektir. Bu kelimenin anlamı “Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed Aleyhisselam da Onun Resulüdür” demek olup Allah’ın varlığına, birliğine ve Muhammet’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna inanmaktır.
Bir diğer deyişle Allah’tan başka ilah olduğuna inanıyorsanız ve insanları ilah yerine koyuyorsanız şirk koşmuş olursunuz, buda müminlerin en çok çekinmesi gereken günahtır. Bu konuda çok detaylı açıklamaları din alimlerinin kitaplarında, açıklamalarında bulabilirsiniz. Burada bu derin konuya girmeye icazetli değiliz.
Dr. Hamdi Kalyoncu’ya göre birçok toplulukta İlah kelimesinin anlamının bilinmesi istenmez çünkü onların ilah yerine koydukları ve peşinden gittikleri faniler vardır. Yukarıdaki anlamları bir insana yakıştırırsanız ve bu özelliklerin onda olduğuna inanırsanız şirkin içerisinde olduğunuzu bile anlayamadan büyük bir günahı işlemiş olursunuz diyordu.
Tefekkür edenler şirk koşmakla şehadet etmek arasında çok ince bir çizgi olduğunu bilirler ve ürperirler.
Yer çekimi kütle kanunu ve ışığın yapısını bulan Newton’un, teolojiyle, fizikten çok daha fazla ilgilenen dindar bir Hristiyan olduğunu çoğu kişi bilmez. İsrail Ulusal Kütüphanesi, Newton’un el yazısıyla kaleme alınmış yaklaşık 7 bin 500 sayfadan oluşan teolojik metinlerini internete aktardı. Bir haberde İsrail Ulusal Kütüphanesi koleksiyon yöneticisi Milka Levy-Rubin, Newton’un, teolojiyle, fizikten çok daha fazla ilgilenen dindar bir Hristiyan olduğunu belirterek,“Bugün, bilim ve inancı ayırma eğilimindeyiz, ancak Newton’a göre hepsi aynı dünyanın parçalarıydı. Kutsal metinlerin dikkatli incelenmesinin, bir tür bilim olduğuna, doğru analiz edilirlerse neyle karşılaşılacağı hakkında önceden haber verebileceklerine inanıyordu” dedi.
Isaac Newton gibi bir bilim adamı bile evrenin sırlarını keşfederken ilahi bir yolda ilerlemişti, gerçekleri görmüş ve kendisine verilen yeteneğin bir emanet olduğunu anlamıştı. Kitap ehli bir insan olarak tefekkür ederek ilahi sırlara ulaşmış ve insanlığın hizmetine sunmuştu.
Mevlana Hazretleri ne güzel söylemiş:
“Bin sene de okusam, Ne biliyorsun diye sorsalar bana haddimi bilirim derim“.
Ne diyelim “Edep Ya Hu”……