25 Nisan tarihinde Mimar ve Mühendisler Grubu(MMG) tarafından düzenlenen Milli Yazılım Çalıştay’ına katılıp panelde görüşlerimi sektörden gelen katılımcılarla paylaştım.
Milli Yazılım aslında bir medeniyetin ayağa kalkma projesidir. Yıllar önce yapamadığını şimdi yapan bir Türkiye ve arkadan gelen genç bir nüfusun potansiyeli var. Önderlik edilen bir alanda Milli Yazılım üretebilmek için Türkiye’nin öncelikle piyasada geçerli olan bilgi ekonomisine ve karşılıklı güven ortamına ihtiyacı olduğunu belirtmekte fayda var.
Geçmişte kurmuş olduğumuz Medeniyetin en önemli kurumlarından olan Enderun mektebinin kapısında yazdığı söylenen şu cümle Osmanlıyı yöneten elit grubun ve yeteneklerinin nasıl keşfedildiğini ifşa eder nitelikte muhteşem bir mesajdır:
“Burada Balık Uçmaya ve Kuş Yüzmeye Zorlanmaz “
Bu kurumun yetiştirmiş olduğu büyük yeteneklerden birisi Mimar Sinan’dır. Dülger(Marangoz) olarak girdiği Yeniçeri Ocağında yeteneği keşfedilerek Doğu’nun en büyük mimarı yetiştirilmiştir.
Milli Yazılım hedeflerini yakalayabilmemiz için bizimde gençlerimizin yeteneklerini erken safhada keşfedip onlara matematik ve fen bilimlerini sevdirmekle işe başlamalıyız. Çocuklarımıza önce iyi insan olmayı ve sonra sevdikleri aşkla bağlanacakları bir işi yapmalarını tavsiye etmeliyiz. Ülkesini seven, ahlaki değerleri olan bu yeteneklerden birisi mutlaka dünya çapında bir proje üretip ülkenin domine ettiği yani önderlik ettiği bir Milli Yazılım üretecektir. Aslında her şey doğada olduğu gibi bir tohum ekmekle başlıyor, sonuçların alınması ise daha uzun sürebiliyor.
Öngörülerimize göre gelecek 25 yılda İstanbul bu coğrafyanın İş,Finans ve İnovasyon merkezi olacaktır. Çin’in milyar dolarlar akıttığı İpek Yolu projesinde 3. köprüden geçecek olan demiryolu bağlantısı ile İstanbul Havalimanından 3 ve 5 saat uçuş süresi içinde uçaklarla kargo yapılarak 1,5 milyarlık bir nüfusa ulaşmak mümkün olacaktır. Bu havalimanı üzerinden taşınacak olan 150 milyon kapasiteli büyük oranını transfer yolcusunun oluşturduğu potansiyel İstanbul’un bir iş merkezi olmasına katkı sağlayacaktır. Genç nüfusumuz ise inovasyon konusunda en büyük güvencemizdir ve yetenekleri değerlendirildiğinde büyük bir potansiyel içerdiği kanıtlanmıştır.
Bakmayın siz bizim hakkımızda oluşturulan karamsar algılara ve içimizdeki çürük elmalara, bu coğrafyada en güvenilir ve sözünde duran ülke Türkiye ve Türk insanıdır. Senegal çölünde 32 yaşında bir Türk İnşaat Mühendisinin başında olduğu Dakar havalimanı tren yolu projesini ziyaret ettiğimizde bu gencimizle ve şirketimizle gurur duydum. Çölün ortasında Fransız ortaklarından 2 kat daha hızlı nasıl çalıştıklarını anlatırken çalışanlarına sıcak öğle yemeği servisi yaptıklarını söylemesi bir organizasyon yeteneğini ortaya koyuyordu. 200 kişiden oluşan yüksek kalifiyeli Türk ekibi arılar gibi çalışarak inanılmaz bir hızda projeyi yürütme becerisini ortaya koyuyordu. Hele Sayın Cumhurbaşkanımızın 400 iş adamı ile şantiyeyi ziyaret etmesinin kendisi için ne büyük onur olduğunu anlatması ülkemize yapılan algı operasyonu ile örtüşmeyen nitelikteydi. Dolayısı ile Afrika , Orta Asya ve diğer coğrafyalarda Türklerin iş yapabilme cesareti ve becerisi çok yüksek olup Türkler artık ortaya koydukları insani yaklaşımla ve kaliteli işlerle tercih edilen bir ülke olmayı başarmışlardır. Gelişmiş ülkelerle 3. ülkelerde ortak çalışma konusunda Türk yazılım sektörü en uygun koşulları sağlama becerisine sahiptir. Biz düzenlediğimiz Yazılım İhracat heyetlerinde ve temaslarda yazılımlarımızın ucuz olmadığını ama kaliteli yazılımları uygun fiyata verebildiğimizi vurguladık ve bununda kabul gördüğünü müşahede ettik.
Ne yazık ki en büyük alıcı olan devlet sistemi içindeki Bürokrasi ve Özel sektör arasındaki karşılıklı güvensizlikten dolayı Türk Yazılım Sektörü bir türlü hak ettiği düzeye sıçrama yapamıyor.
Devlet tarafındaki bilişim projelerinde ucuz iş yapma becerisi ile bir yerlere gelmeye çalışan şirketler kaliteli yazılım yapan firmalara karşı fiyat kırıcı olarak kullanıldığından kaliteli firmalar belli bir süre sonra öz güvenleri yıkılarak devlet projelerinden uzaklaşmaya başlıyor. Bu fiyat kırıcı özelliği olan firmalar katma değeri yüksek yazılım ihracatında da sektörün önündeki en büyük tehlikedir. Yurt dışında birçok kez karşılaştığım üzere 10 milyon dolarlık bir projeye 1 milyon dolar teklif atan bir firma önce kendine sonra da hem ülkesine ve hemde sektöre zarar verdiğinin farkında değildir. Düşük fiyat politikasından başka kendini uluslararası piyasada ayrıştıracak bir özelliği olmayan firmalar aldıkları birçok projeyi de yüzlerine gözlerine bulaştırarak sektör için olumsuz referans oluşmasına sebep olmaktadır. Gelişmiş toplumlarda bilişim ihalelerinde kullanılan &30 fiyat – %70 kalite prensibi %30 kalite – %70 fiyat prensibine tercih edildiği için kaliteli firmalar ürettikleri yazılımın karşılığını alarak çarpan etkisi ile büyüme imkanı elde ediyorlar. Dolayısı ile başka ülkelerdeki yazılım projelerine ellerinde birçok rakibi geçmeye yarayacak yeterli iş bitirme evrakı ile girebiliyorlar.
Aslında hepimizin aynı gemideyiz ve dayanışmalı rekabet yapmayı öğrenmek zorundayız. Milli Yazılım seferberliğinde bürokrasinin olduğu gibi özel sektöründe kendine çeki düzen vermesi kaçınılmazdır.
Kendi içinde sorunlarını çözememiş bir sektörün karşısında fırsatları iyi kullanan, arkalarında devlet desteği olan ve finansman sorunu olmayan yabancı menşeyli firmaları suçlamak bence çözüm değil. Bu firmalar kendilerine altın tepside sunulan yemeği yemesini beceriyorlar. Bürokratların neden bu firmalara yöneldiğini iyi teşhis etmek lazım. Güvence mi? Maddi menfaat sağlamak kaygısı mı? Proje fiyasko ile sonuçlanırsa onlar bile yapamadılar deyip işin içinden sıyrılmak mı? Türk yazılım sektörünün becerisine güvenmemek mi?
Son dönemlerde kur avantajından dolayı sektörde uzun yıllar çalışmış firmaların fonlara ucuz fiyatlara devri ise uzun dönemde hangi sonuçları getireceğini zaman içerisinde hep birlikte tecrübe ederek göreceğiz. Bu fonlar müşterilerine bir süre sonra mutlaka daha yüksek fiyatlarda hizmet vereceklerdir ve kimse buna itiraz etme şansına sahip olmayacaktır. Bir başka sorunda sektörün finansal verilerinin yurt dışında satılması olayı ki bu şu anda bir çok kişinin farkında olmadığı bir konu. Bu fonlar sayesinde mali gücünü arttırıp yurt dışına açılmayı beceren firmalarımızın da ekonomimize olumlu katkılar yapacağı bir diğer gerçektir.
Milli Yazılım seferberliğinin önündeki sorunlar ve çözüm önerileri üzerine görüşlerimi şöyle sıralayabilirim:
- Milli Yazılım üretmenin önündeki en büyük sorunlardan birisi kalifiye eleman bulmakta çekilen zorluktur. İstanbul gibi yaşam düzeyinin pahallı olduğu bir şehre gelmek yerine diğer şehirlerde sunulacak vergi avantajları ile yeni cazibe merkezleri oluşturulabilir. Trafik sorununun olmadığı, daha ucuza yaşamın mümkün olduğu, ailevi bağların kopmadığı bir eko sistem yanında maaşların gelir vergisinden muaf tutulması gibi avantajlar büyük şehre göçü tersine dönüştürebilir.
- Ülkemizde Matematik ve Fen derslerinin öğrencilere sevdirilmesi için Öğretmenlerin eğitimden geçirilmesi Estonya ve İrlanda örneği baz alınarak yapılabilir. Her iki ülkede bilişim sektöründe bir başarı öyküsü yazmıştır.
- Aşağıda olduğu gibi birçok ülkenin Yazılım Mühendislerine ve Yazılım şirketlerine vergi muafiyetleri tanınması piyasadaki arz ve talep dengesini oluşturmak açısından kaçınılmazdır.
Destek Tipi | Açıklama | Uygulanan Ülke |
Devlet Doğrudan Destek | Yazılım şirketlerine performans odaklı geri ödemesiz, faizsiz beş sene hibe verilmesi | İrlanda, Hindistan |
Devlet Teşvikleri | Yazılım Mühendislerinin ücretlerinin her türlü vergiden muaf olması | İsrail, Hindistan, Çin, Malezya, Tayvan |
Yazılım Mühendislerinin ücretlerinden doğan sosyal güvenlik kesintilerinden muafiyet tanınması | Çin | |
Kurumlar Vergisi Muafiyeti | Çin, Brezilya, Malezya | |
Yazılım şirketlerinde çalışan yazılım Mühendisi dışındaki personelin ücretlerinden alınacak verginin ertelenmesi | İrlanda | |
KDV İstisnası | Çin, Malezya |
- Ülkemizde Kurumlarda bilgi birikimi oluşmaması en büyük sorunlardan biridir. Her gelen ekibin kendinden önce yapılan çalışmaları yok sayması ve yeniden projeler oluşturması hem kurumsal hafıza açısından ve hem de proje bütçe maliyeti açısından bir çok ek maliyeti beraberinde getirmektedir. Böylece Milli bir proje sürekli kesintiye uğrayabilmektedir.
- Devlet kurumları tarafından yazılımcıların dış kaynak(out source) olarak satın alınması sektör için son derece olumsuz etkileri olacak bir girişimdir. Bu yaklaşım devlet kurumları tarafından aynı temizlik işlerinde olduğu gibi %10 veya daha düşük kar marjı ile hizmet satın alınması benzeri bir yol açacak olup kaliteli yazılım üretilmesinin ve firmaların gelişmesinin önünü tıkamış olacaktır.
- Hızla gelmekte olan Yapay Zeka ekonomisi(bununla ilgili geniş yazımı mutlaka okumanızı tavsiye ederim) için devlet tarafından stratejilerin belirlenmesi amacıyla bir çalıştay süratle düzenlenmeli ve STK’lar,Üniversiteler,Özel Sektör, Devlet Kurumları temsilcilerinin katılımıyla bu çalıştayda oluşturulacak strateji planı derhal devreye sokulmalıdır
- Devlet tarafında büyük çapta projeler Özel Sektörden seçilecek Bilişim Müteahhitlerine yaptırılarak yurt dışında oluşan projelerde yeterli iş bitirme dosyaları ve referansına sahip olmaları hızlı bir şekilde sağlanmalıdır.
- Devlet Kurumlarının kendi bünyelerinde yazılım geliştirmesi önlenmelidir.
- AB ülkelerinde olduğu gibi Kamu yazılım satın almalarının en az yüzde 20’sinin yerel yazılım şirketlerinden alınması zorunluluğu
- Yazılım Projeleri şartnamelerinin mutlaka KİK dışında denetleyici bir kurum tarafından gözden geçirilmesi(Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi olabilir) ve onaylanması şartının getirilmesi yerli yazılım şirketlerinin önünü tıkayan yüksek iş bitirme belgesi istenmesi gibi engelleri ortadan kaldıracaktır.
- Devlet kurumlarında MIS(Management Information Systems) eğitimi almış personel sıkıntısı bulunmaktadır. Bilişim projelerini yönetecek elemanlarda proje yönetme bilgi birikimi istenen düzeyde değildir. Örnek vermem gerekirse Sağlık Bakanlığında Bilişim Projelerini yönetmesi istenen sağlık memuru ile bile karşılaştık. Bu nedenle projelerin bir çoğunda sorunlarla karşılaşıldığında devlet tarafı elindeki en ağır koz olan ihale yasaklısı yapmayı hiç çekinmeden uygulamakta ve firmaların hem itibarını ve hemde ticari geleceğini yok etmekten geri kalmamaktadır. Burada oluşan sorunların bir çoğu halledilebilecek meseleler olup bir uzlaşma kurumunun devreye girmesi mutlaka sağlanmalı ve iyi niyetli şirketlerin yıllar süren hukuki süreç girdabına girmesi engellenmelidir.
- Milli Yazılımın her alanda açık kaynak kodlu olması mümkün olmayan bir taleptir. Özellikle savunma sanayiinde böyle bir talebin karşılanması milli menfaatler açısından mümkün değildir. Burada Pardus doğru bir örnek değildir. Yazılım firmalarının kaynak kodlarını açık kaynak olarak üretmesini beklemek doğru bir yaklaşım değildir.
- Yazılım İhracat Merkezlerinin Silikon Vadisi gibi girilmesi güç eko sistemler yerine stratejik olarak işbirliği oluşturabileceğimiz bölgelerde açılması daha uygun olacaktır.
- Bilişim sektöründe yaşanan yurt dışına beyin göçü konusu ivedilikle ele alınmalıdır. Yoğun bir algı yönetimi ile karşı karşıya kalan sektör çalışanlarının düştüğü karamsarlık ve kendi ülkesine olan inancını kaybetme sendromu ciddi olarak araştırılması gereken bir konudur. Yurt dışına okumaya giden öğrencilere bir misyon yüklenmeli ve bu gençlerimizle canlı iletişim kanalı açık tutulmalıdır.
Sektörün temsilcileri de değerli görüşlerini bu çalıştayda paylaştılar ve son olarak Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Sayın Ali Taha Koç ile yapılan oturumda aynı görüşleri ve sektörün önerilerini kendileri ile de paylaşmak imkanını bulduk. Bu tür bilgi alışverişleri her 3 ayda bir periyodik olarak yapılmalı ve özel sektörün görüşleri alınarak ülkenin önünü açacak adımlar Başkanlık sisteminin getirdiği kararname düzenleme avantajıyla hızla atılabilir diye düşünüyorum.
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi(DDO) aslında hep kurulmasını istediğimiz Bilişim Ajansının işlevlerini yerine getirecek yapıda olup hızla aşağıda belirtilen önerileri yerine getirebilir:
- İlgili kamu kurumları ile birlikte kamuda hizmet iş süreçleri kodlama standartları ve erişim yetki tip tanımlarını belirlemeli ve e-devletleşmede süreç entegrasyonu buna göre yapılmalıdır. DDO ile süreçler izleme sistemlerine entegre edilerek e-devletin uçtan uca hizmet kalite seviyesi ve güvenlik sorunları anlık görülebilir ve teşhis edilebilir olmalıdır.
- DDO kamudan başlayarak dijital kayıtlarda veri tanım standartlarını belirlemeli tüm proje ve uygulamalarda öncelikle bu veri standartları kullanılmalıdır. Bağımsız veriler sınıflandırılmalı, bağımsız veriyi üreten ve kaydeden kurum tek olmalı diğerleri yalnızca servis almalı veya güvenlik seviyesine göre hızlandırma için süreli tutabilmelidir.
- Yenilik bilişim sektörünün motorudur. Sektörün küresel rekabet gücünü arttırma amacıyla hedef odaklı operasyonlar gerekmektedir. DDO hangi kişi ya da kuruluştan gelirse gelsin teknoloji farkı ile küresel pazarda ürünlerimizin yer bulmasına katkıda bulunacak yenilikler için kamu risk sermayesi niteliğinde bir fonu teknik istihbarata dayalı kullanabilmeli, kritik kütle yaratarak uygulamaya sokabilmelidir.
- DDO bünyesinde mesleki bilgi ve tecrübeyi kişi ve kuruluş bazında güvenlikle kaydeden bir bilgi sistemi oluşturulmalı buradaki kayıtları DDO’ya kayıtlı işveren iki yılda bir ve ayrılma sırasında güncellemeli; MEB ve YÖK’e bağlı eğitim kurumu mezuniyet sırasında girmeli, yeni işveren kişinin geçici bilet ile yetkilendirmesi ile yetkilendirdiği kadar mesleki siciline başvuru süreleri ile sınırlı sürede erişebilmelidir. Benzer şekilde işveren ve yüklenici/tedarikçi ilişkisi DDO nezdinde tescilli hale getirilmeli böylelikle eleman ve kuruluş seviyesinde özlük bilgilerini de koruyan ahlaki değerleri iyileştiren bir sicil sistemi sektörün belleğini oluşturmalıdır. “Bilişim için insan kaynağı gelişimi”-“analitik düşünen insan kaynağının bilişim ile gelişmesi” faaliyetinde MEB ile koordinasyonu sağlamalıdır.
- Belirlenecek bir ölçek üzerindeki bilişim sistem tedariğinde mühendislik projesi DDO’da kayıtlı olmayan şartname ilana çıkmamalıdır. Sistemin BİM dışı veri akışı 1Gbps üzerinde ise analiz ve proje bağımsız kuruluşlara yaptırılmalıdır. Bu kapsamda sigorta, internet bağlantısı vb hukuki ya da mülki süreçlerde DDO proje kayıt belgesi aranmalıdır.
- Kabul kriterleri eşik başarım değerlerine göre açık ve ölçülebilir olmalı, kabul işlemleri kayıtlı şartnamelere ve yerinde tespitlere dayalı kontrollük raporlarına göre yapılmalıdır. BİM dışı veri akışı 5Gbps üzerindeki tüm kamusal bilişim kurulum ya da entegrasyon uygulamalarında kabul işlemleri bağımsız kontrollük raporlarına göre yapılmalıdır.
- Kamu bilişim alanında daire başkanı, şube müdürü, proje yürütücüsü vb teknik yöneticiler DDO bilişim sektör eğitim ve tecrübe puan eşiklerine göre seçilmeli, mesleki faaliyet geçmişi yetersiz kişiler atanmamalıdır.
- Devlet teknoloji yatırımlarında ekonomik fizibilite ile mali fizibilite arasındaki farkı desteklemeli, mali fizibilitesi olumlu olan işlerde ihale yasa avantajı ile kamu ortaklığı ya da katılımı olan şirket ya da kuruluşun kendisi üretici bir yapı olarak yer almamalı, talep belirleyici ve kullanıcı olarak yer almalıdır.
- Bilişim ve iletişim hizmet alımlarında performansa dayalı hizmet kalite seviyesi (QoS) ölçülebilir şekilde tanımlanmış olmalı, kamusal hizmet alım şartnamelerinde kontrollük ve kabul işlemleri buna dayandırılmalıdır.
- Özel sektöründe katılımı ile alt komisyonlar oluşturularak sektörün ihtiyaçları daha hızlı saptanabilir.