Selahattin Esim

Selahattin Esim

Tarihe gömülmüş zenginliğimiz Bursa kemhası ve ipek kumaş dokumacılığımız

| 0 comments

Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. yüzyılda ürettiği ipekli kumaşlar, dokuma ve tasarım alanında dünyada tepe noktası olarak biliniyor. Sonraları bu kalitede kumaş dokunamamış. Osmanlı Devletine önemli bir vergi geliri sağlayan Bursa’da şimdilerde birçok kişi bu kumaşların ismini bile hatırlamakta güçlük çekiyor. Bu kültürel zenginliğe Bursa’da neden sahip çıkılmadığını anlamak mümkün değil.


Biz ilkokulda okurken hocamızın verdiği ödevle ipek böceği beslediğimizi
ve sonra oluşan kozayı suda kaynatarak ipek elde etmeyi öğrendimizi hatırlıyorum. O zaman dahi Bursa’nın ipeğinin meşhur olduğunu bize özellikle öğretmişlerdi. İpek böceğini Mısır Çarşısının yanındaki pazardan alıp dut yaprağı ile itina ile beslediğimi ve kozasını örerek kendisini o muhteşem ürünü üretebilmek için nasıl feda ettiğini çocuk yaşta şaşkınlıkla izlediğimi hatırlıyorum. Şimdi çok şükür okullarda hep sanal ortamda eğtim verildiği için çocuklarımız dahi doğanın bu inanılmaz güzelliklerini yaşayarak öğrenmekten mahrum kalıyorlar.

Özellikle Türklerin ürettikleri kumaşların teknolojisini öğrenip yaptıkları makina üretimi ile seri üretime geçen batı ekonomisinin sunduğu ucuz ve kaliteli ürünlerle baş edemeyen Bursa ipek kumaş dokuma sektörünün bu hazin çöküşü gerçekten araştırılması ve üzerinde durulması gereken bir konu.

Türklerin özellikle hali konusunda inanılmaz bir beceriye sahip olduğunu ve yıllar sonra bile Bursa ipeği ile dokunan halıların canlı renklerini hiç kimsenin taklit edememesi bu işin özünde inanılmaz sırların olduğuna işaret ediyor.
Bazı girişimcilein ve modacıların ufak çapta bu kumaşların üretilmesi için yaptıkları girişimleri saygıyla karşılamakla beraber devletimizin bu kültürel zenginliği sonraki nesillere aktarmak konusunda yetersiz kaldığını düşünüyorum.

Topkapı Sarayında sergilenen kaftanların ve giysilerin Bursa kemhasından yapıldığını biliyoruz. Osmanlı döneminde kullanılan kaftanlar da padişahların gücünü gösteren büyük bir sembol olmuştu. Sultan kaftanları yalnızca siyasi gücün değil, o dönemlerin zevkine Osmanlı sanatı ve yaratıcılığının da zenginliğinin göstergesiydi.

17. yüzyıldan itibaren dokumaların kalitesi azalmış, ekonomik durum bozulmaya başlayınca altın ve gümüş gibi kıymetli madenlerin kullanımı yasaklanmıştır. III. Selim devrinde, 1758 yılında Üsküdar Ayazma Camii civarında kurulan atölyede kısa süreli de olsa kumaş sanatı canlandırılmaya çalışılmış fakat bu girişiminde başarılı olmadığını öğreniyoruz.

Prof. Halil İnalcık Hocamızın Devlet-i Aliyye adlı araştırma kitabında Bursa kumaşının şöhreti ve kalitesi hakkında aşağıdaki satırları okuyunca insan gerçekten hüzünleniyor.

Bursa’da ipek sanayii, Türk imalat sektörünün oldukça gelişmiş bir dalıydı.Şehirde kadifeler,kemhalar,saten atlas gibi her çeşit ipek kumaş dokunurdu.Başlıca ipek dokuma türleri arasında en değerlisi,bazen altın ve gümüş sırmalarla süslenen ağır kemhalardı. Froissart’ınbildirdiğine göre, 1. Murat(1362-1389), Milano Dükü’ne drap d’or, yani altınlı kumaş göndermişti.İtalyan imalatçılar, Batı ve levanten pazarları için ürettikleri kumaşlarda, enfes Bursa brokarlarını taklit ediyorlardı.Hem Doğu’nun hemde Batı’nın hükümdar ve seçkinleri arasında Bursa kumaşları kullanmak moda halini almıştı.
Moldovya’dan Moskova Prensliğine ve Polonya’ya kadar Doğu Avrupa hükümdarları tüccarını Bursa kumaşı satın almak üzere görevlendiriyorlardı.Örneğin, 1567’ İsveç’te kilise büyüklerinin tören giysileri Bursa kumaşından yapılırdı. Bursa ipeklileri Doğu’da da büyük ilgi görmekteydi. 1. Selim Tebriz’i fethettiğinde Şah’ın hazinesinde Bursa kumaşından yapılmış 91 adet giysi bulunmuştu.

Bursa ipek kumaş dokumacılığının yetim bir evlat gibi kendisine sahip çıkacak güzel insanları boynu bükük bir şekilde, üzeri küllerle örtülmüş bir hazine gibi beklediğini hayal ediyorum..

Bir Cevap Yazın

Required fields are marked *.